27 Kasım 2013 Çarşamba

Mikroelektronika'yı kuran kişinin resimli hayat hikayesi

MikroElektronika’nın sahibi Nebojsa Matic: “Sırbistan’daki en mutlu yöneticiyim”

16 Mayıs 2013

“Ben çevresini, içindeki cevheri uyandıracak insanlarla kuşatmış olduğu için çok şanslı olan, ortalama biriyim.  Bu insanlar olmadan ben bir hiçim; onlarla beraber ise, hayal ettiklerimin ötesinde işler başarabiliyorum.  Sırbistan’daki, hatta dünyadaki, en mutlu yöneticiyim.”

“Kimsenin münakaşa etmediği” bir şirket olan MikroElektronika’nın sahibi ve yöneticisi Nebojsa Matic, hüsnüniyet (iyi niyet) tarihçesi hikayesine böyle başlıyor.

MikroElektronika, mikrodenetleyiciler için yazılım ve donanım sistemleri üretiyor; mikrodenetleyiciler araçlarda, buzdolaplarında, çamaşır makinelerinde, cep telefonlarında ve uzay gemilerinde, yani etrafımızdaki her şeyde, bulunmaktadır.  Şirket bu alanda öncü olarak Sırbistan’da bir çok kitap yayınlamıştır.

Matic yedi yıl boyunca günde dört saat uyudu; on yıl süresince tatil yapmadı.  İlk arabasını otuz sekiz yaşında satın aldı.  İş hayatını tek bir cümle yönlendiriyor: “Sahip olduğun şirket, senin çocuklarının severek çalışmak isteyeceği bir yer olmalıdır.”  Hem balık tutma sevdalısı, hem de yirmi yıldır aynı kadına sevdalı.

“Ne biliyorsun ki sen?”

Novi Sad’daki Futoska pazarında son on markımı da harcamıştım.  Bir elektrik mühendisliği öğrencisi olarak vermem gereken birkaç sınav daha vardı.  Aynada kendime baktım ve “Ne biliyorsun ki sen?” diye sordum.  Biraz düşününce, sadece kürek kullanmayı bildiğimi farkettim.

Bunun üzerine birşeyler öğrenmem gerektiğine karar verdim.  İşte o sıralar pazara mikrodenetleyiciler çıktı ve benim de ilgimi çekti.  Fakat 1990’lardaydık, internet yoktu, soru soracak kimse yoktu, kitap yoktu, hiç birşey yoktu.

Lisede bir öğretmen bana yardımcı oldu.  Bir miktar parayı bir şekilde biraraya getirdim ve elektronik parçalar satın aldım.  Bir bilgisayardan kablolar söktüm, bunları kestim ve tüm bir gece boyunca küçük bir masa başında, dizlerimin üzerinde kabloları birbirine bağlamakla uğraştım.  Yaptığım karmaşık bir arapsaçıydı, ve çalışması da imkansızdı, ama çalıştı.

Hüsnüniyetin tarihçesi

MikroElektronika sıfırdan kuruldu.  Belgrad’a geldiğimde cebimde 200 markım vardı; bu para ile nasıl bir iş başlatabileceğimi düşündüm.  MikroElektronika isimli dergiyi başlatmaya karar verdim çünkü bir dergi, en ufak miktar parayla başlatabileceğiniz en büyük işdir.

Reklam vermek isteyen şirketler buldum, sonra da bir basımevine gidip sahibine, reklamlardan para gelince, kendisine ödeme yapacağım konusunda söz verdim.  Riski göze aldı ve kabul etti.  Bu kararın, hayatında vermiş olduğu en yerinde ticari karar olduğunu söyler çünkü hala bizim basım işlerimizi yapıyor.  İşte bu nedenle MikroElektronika’nın tarihinin, bir iyi niyet tarihi olduğunu söylerim.

Dergi yayımcılığına başladıktan sonra ilk kitabımı yazdım.  PIC mikrodenetleyiciler konusunu en açık olarak bu kitap sunmuştur.  Sırbistan’da dört basım yaptı ve 4 bin adet satıldı.  MikroElektronika daha sonra da birçok dile (İngilizce, Çince, Türkçe) çevrilen kitaplar yayınlamaya devam etti.

Yayımcılık işiyle birlikte ilk sistemlerimizi üretmeye başladık.  Babamın garajında el emeği ile imalat yapıyor ve günde on sistem satıyorduk.

Günün ağarmasını dört gözle beklerdim

15 mühendisimiz Balkanska’da 60 metrekare bir alanda çalışıyordu.  Yaşadığım apartman dairem şirketin bir odasıydı.  On yıl boyunca her cumartesi ve pazar günü çalıştık.  Yedi yıl boyunca günde dört saat uyudum; günün ağarmasını dört gözle beklerdim.

2005 yılında Visegradska’da şirket için çalışma ofisi satın aldık.  Çok uğraştık ve sonucunda başardık.  Fedakarlık etmeden birşey elde edemezsiniz, aksi bir hayaldir.  Bu gerçeği kavrayanlar ise her işte başarılı olurlar.

Bugün 60 çalışanımız var.  110 ülkeye (Avrupa’ya, Amerika’ya ve Japonya’ya) 300’den fazla ürün ihraç ediyoruz ve 38 ülkede distribütörümüz var.  Sürekli müşterilerimiz arasında Toshiba, Hitachi, Sony, NASA, Ferrari, Ford, General Motors, CERN, ve Toyota bulunuyor.  Her ay Google ile toplanıyoruz.  Dünyada sadece on şirket derleyici üretiyor ve MikroElektronika bunların en büyüklerinden birisidir.

Televizyon seyretmemek, iyi bir kahvaltı, aşk yapmak

Sürekli tekrarladığım mantram şudur: “Yeni başlayan biri iş hayatında nasıl başarılı olur?”  Öncelikle, televizyon seyretmemek gerek, çünkü çalışmak yerine kötü haberlerle vakit kaybetmiş olursunuz.  Kahvaltı yapmak gerek, böylece tüm sabahı sıkıntı içinde, öğle yemeğini bekleyerek geçirmemiş olursunuz.  Sonuncusunun nedeni ise stres ve gerilimi azaltması bakımından, zaten bariz.

Yönetim konusunda bildiğim herşeyi kendi başıma öğrendim.  Yöneticilik konusunda hiçbir kitap okumadım.  İşin esası organizasyonda, daha verimli, daha ucuz üretim için çabalamakta yatıyor.  Kaliteli olarak büyümek, üretimin kapsamını genişletmek ve çalışanları sürekli geliştirmek gerekiyor.  Bir kişinin kalitesini artırırsanız, şirketin kalitesini artırmış olursunuz; tersi ise geçerli değildir.

Şirketin durumu iyiye gidiyorsa, bunun sonucundan temizlik personeli bile faydalanmalıdır

Önemli olan kişinin eğitim derecesi değildir; önemli olan kişinin kendisidir.  İnsanlar maaş için değil, kişiliklerinin yönlendirdiğine göre çalışırlar.  Eğer kendine has bir kişilik iseniz, gerekirse işinizde bir dinara bile çalışırsınız.

MikroElektronika’nın istihdam politikası bunu temel alır.  Lajkovac’daki Üretim Şefim esasında bir lastik kaynakçısıdır; eskiden konusunda en iyisiymiş, şimdi ise en iyi Üretim Şefi, çünkü bu onun kişiliğinde var.

Bu demek değil ki maaşlar düşük tutulmalıdır.  Yılda dört defa ikramiye öderiz, 13 ve 14üncü maaş ödemelerimiz vardır, ve her şey yolunda giderse 15inci maaşı da veririz.  Bu önemlidir, çünkü ikramiyeler çoğunlukla yaratıcılık için verilir, maaş ise herkese ödenir.  Şirketin durumu iyiye gidiyorsa, bunun sonucundan temizlik personeli bile faydalanmalıdır.  Yönetici zenginken, o yöneticinin çalışanlarının çamaşır makinesi satın alacak parasının olmaması, ayıp bir durumdur.

İlk arabamı 38 yaşımda satın aldım.  Villalarım ya da yatlarım yok.  Bu şirket benim herşeyim ve bu çok önemli.

Balık tutmak beni başka çılgınlıklardan koruyor

Selimoviç’in Kale romanında şöyle yazar: “Balıkların peşinden git, Ahmet Sabo.  Balık tutmak muazzam bir saçmalık gibi görünebilir, ve belki de öyledir.  Fakat çok büyük bir tutku haline gelir, ve böylece kişiyi kendi çılgınlığından korur.  Etrafında dünya yıkılsa da sen kımıldamadan suya bakarsın.  Dünyadaki en büyük bilgelik, insanın gerçek bir çılgınlığı keşfetmesidir.”

Her zaman tutku dolu bir balıkçı olmuşumdur.  Haftada iki defa, geceleri, balık tutarım.  Bu sırada düşünmek ve önceliklere karar vermek için fırsat bulurum.  Bu temmuz ayı için de geçerlidir, sıcaklığın sıfırın altında 15 derece olduğu ocak ayı için de aynıdır.

Yazın neden daha fazla insanın balık tuttuğunu hep merak ederim.  Bu insanlar aralık ya da ocak aylarında da balıkçı kimliğinde değil midir?  İşte bu, kişiliğin hikayesidir; ne kadar şımarmış olduğumuzun, Sırbistan’ın ne zaman daha refah günleri yakalayacağı sorusunun, hikayesidir.  Gece nehir kıyısında karlar içinde yürüyen bir ben varım, neden?  Çünkü hava başkaları için çok soğuk.  Onların da üşümediği gün geldiğinde, aralık ayında Kolubara nehrinde kalabalıkdan yer bulunmayan bir gün geldiğinde, bu ülkedeki herkes daha refah bir durumda olacaktır.

Biljana

Biljana’m Lajkovac’dayken lisenin en güzel kızıydı.  Ben inatçı bir adamım, 15 yaşımda onun peşine düştüm, 21 yaşında ona sahip oldum.  Yirmi yıl sonra ona hala aşığım.  Lena adında, sekiz yaşında bir kızımız var.

Neden daha fazla kadın programcı yok?

Bu konuyu ne zaman aleni olarak tartışmaya çalışsam, yüzüme gözüme bulaştırıyorum, fakat esasında çok basit bir şey.  Kadınlar sürekli programcılıkla uğraştıkları halde, neden daha fazla kadın programcı yok?  Kocası, çocukları, kreş, iş, yemek, giyecek, alışveriş, bahçe işi; bir kadın bütün bunları bir güne sığdırmak durumunda.  Evet, programcılık bir iş, ama aynı zamanda yaratıcılık içeriyor ve bu nedenle kadınlar için ideal bir iş, çünkü kadınların hayal gücü daha kuvvetli; bir şeyi düşünürken başka bir şeyi yaratabiliyorlar.  Ne zaman elime fırsat geçse, devlet yetkililerine bunu anlatmışımdır: Sırbistan kadınlara daha çok önem vermeli.  Benim hayalim, daha fazla kadının programcı olmasıdır.

İşyerimizi en kısa sürede Zemun’da bulunan yeni bir mekana taşımak için çaba sarfediyoruz.  Bu yer eskiden Belgrad Elektronik Sanayi’sine aitmiş.  Çok yatırım yaptık ama müthiş bir mekana sahip olacağız.  Bizim için büyük bir atılım olacak.  Sadece klima sistemi için bile yüzbinlerce Euro yatırım yaptık.  MikroElektronika’nın Dubai’deki otelleri aratmayan lüks bir katı olacak.  Elektronik sanayisini Belgrad’da diriltmek istiyoruz; hem bu tesisi eski şöhretine kavuşturmak, hem de bizi takip etmeleri için başkalarını teşvik etmek istiyoruz.

Ben kişisel olarak ne mi istiyorum?  Herşeyden önce, herkesin mümkün olduğunca mutlu olmasını istiyorum.  Herkesin dört çocuğu olması gerektiğine karar verdim!  Hatta üçüncü çocuk için ayda 200 Euro, dördüncü için ayda 400 Euro ödemeye söz verdim.

Milica Stevuljevic

Not: Çevirinin hakları PicProje.org sitesine aittir.
http://www.picproje.org/index.php/topic,49887.30.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder