kitap yazmak güzel bir aktivitedir, kimseye bir zararı yoktur. iyi yazarsanız ne ala.. iyi yazamazsanız da iyi vakit geçirmiş, en azından kendiniz için bir şeyler üretmiş, kendinizi tanımış olursunuz.
---
kendini verebilmekle ilgilidir. o yarattığın dünyaya adım atmalı ve orada yaşamalısın. evet, kitabın kurgusunun girişi, gelişimi ve sonu bir taslakla kısaca yazılmalıdır. ama bundan sonra o plana uymak zorunda hissetmemelisin. bırak ki yarattığın, süslediğin, konuşturduğun kişiler kendi sözcüklerini kendileri kursun artık. bırak, kendi başlarına yaşasınlar. o zaman göreceksin ki o kişiler pek plan falan takmıyor. yazmışsın taslağa, kuleye gidecek ve şu cümleyi kuracak. ama kitabın gidişatına göre o noktaya geldiğinde kurmuyor işte o cümleyi, çünkü yaşadıkları ona başka hisler de katmış, öngöremediğin başka biri olmuş artık ve zaman yolculuğunu anlatan filmlerde olduğu gibi paralel bir evrene geçiş yapmış. kurgudan ayrılmış, ama kim bilir yolu onu tekrar kurgunun içine geri de çekebilir. o dünyanın tanrısının artık ve tanrı özgür irade verdiği gibi, yola taş koyup, şansı arttırıp veya yok edip insanı canı istediği bir yere yönlendirebilir.
-----
sözünüzün kesilmeyeceğini bilerek anlatmak istediklerinizi anlatabileceğiniz eylem.
---her şeyi okumanız, çok fazla okumanız, insanları büyük bir ihtiyatla gözlemlemeniz ve tüm bunları müthiş bir üslup ile metinlere aktarmanız bu işin temel bir gerekliliğidir. diğer insanların baktığı fakat göremediği, hissettiği ama dile getiremediği, üşenip anlatamayacağı şeyleri siz büyük bir arzuyla ve bilinçlilikle değerlendirip, görüp, fark etmeniz ve tüm bunları anlamlandırmanız gerekir.
herkesin anlayabileceği biri ne kadar yüce olabilir ki diye de düşünmeden edemem çoğu zaman.
-----
william faulkner'ın dediği gibi bence: yaşayabilenler yaşar; yaşayamayanlar da yazar.
-------
çok zor olan iştir hatta iş demek yanlış hobidir. günce tarzında başımdan ne geçerse, ne kadar gezdiysem, ne gördüysem iyi yada kötü gerçek olmayan isimlerle ve sahte bir yazar ismiyle yazmaya devam ettiğim ekşi sözlükten de çokça yardım aldığım olay.
--------
hikayeyi bilenler bilir.
mimar sinan edirne'ye gidiyor iki yamakla. selimiye'nin inşaasi konulu panel için. yapının arazisinde başlıyor gezmeye. bir köşeden atlıyor, birinde zıplayor. bi yerde durup kafasını göğe kaldırıyor falan ağzından çıkacak her sözü not almakla görevli yamaklar birbirine bakıyor. "sen bişi anladın mi?" "hayir. sen?" ... "ciks"
sonunda ağaoğluların ahmet adlı çırak cesaret edip soruyor; "kıymetlim siz birseyler anlattiysaniz da biz yazamadık. ne yaptınız söyleyin kurban olalım." sinan diyor ki; ne yapıcam bre idiyıt. camiiyi bitirdim içinde geziyorum...
yani hutbemizin mevzuu şu;
eğer elinizde bir başlangıç değil bir sonucunuz varsa, gerisi kalem işçiliğidir. tuğla ve harçtır... tabi her yapı da selimiye olmuyor, o ayrı bir meziyet.
kitap yazmak kolay. zorluğun ne olduğunu söyleyeyim ama; demet akalın'ın köşe yazısı yazdığı bir toplumda, o kitabı okutmak...
----------
eğer teknik bir kitap yazıyorsanız özgürlüğün tadını çıkarın. tez gibi katı kuralcı, zorunlu içerikli değil, bitirme ya da ödev gibi yapayım da bitsin özellikli değil... lakin bir öğretmen edasına bürünmeniz gerek. yanlış bilgi, desteksiz bilgi olmamalı. bitince tarayıp ne gibi sorular sorulabilir ve hangi cevaplar verilebilir analizi yapmak gerekecek. kişisel görüş serbest, çünkü sizin kitabınız. farklı fikirlerle yarışabilir, hatta belki bir ekol bile olabilir. düz adamlık, açık sözlülük, giydirme espriler, nerd humor, bunlar da serbest. vay be başka bir dünyaymış kitap yazmak. bir de gerekli motivasyonu artırabilsek... neyse sözlük, seni fazla meşgul ettim. ara ara haber veririm. öptüm kib bye.
--------
"şiir kitabı çıkarmak, kuyuya bir gül atıp yankısını beklemek gibidir." der borges.
----------
http://apedron.tumblr.com/post/42657360945/yazar-olmak-isteyenlere-ucuz-tavsiyeler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder