MikroElektronika’nın sahibi Nebojsa Matic: “Sırbistan’daki en mutlu yöneticiyim”
16 Mayıs 2013
“Ben
çevresini, içindeki cevheri uyandıracak insanlarla kuşatmış olduğu için
çok şanslı olan, ortalama biriyim. Bu insanlar olmadan ben bir hiçim;
onlarla beraber ise, hayal ettiklerimin ötesinde işler başarabiliyorum.
Sırbistan’daki, hatta dünyadaki, en mutlu yöneticiyim.”
“Kimsenin
münakaşa etmediği” bir şirket olan MikroElektronika’nın sahibi ve
yöneticisi Nebojsa Matic, hüsnüniyet (iyi niyet) tarihçesi hikayesine
böyle başlıyor.
MikroElektronika, mikrodenetleyiciler için
yazılım ve donanım sistemleri üretiyor; mikrodenetleyiciler araçlarda,
buzdolaplarında, çamaşır makinelerinde, cep telefonlarında ve uzay
gemilerinde, yani etrafımızdaki her şeyde, bulunmaktadır. Şirket bu
alanda öncü olarak Sırbistan’da bir çok kitap yayınlamıştır.
Matic
yedi yıl boyunca günde dört saat uyudu; on yıl süresince tatil
yapmadı. İlk arabasını otuz sekiz yaşında satın aldı. İş hayatını tek
bir cümle yönlendiriyor: “Sahip olduğun şirket, senin çocuklarının
severek çalışmak isteyeceği bir yer olmalıdır.” Hem balık tutma
sevdalısı, hem de yirmi yıldır aynı kadına sevdalı.
“Ne biliyorsun ki sen?”
Novi
Sad’daki Futoska pazarında son on markımı da harcamıştım. Bir elektrik
mühendisliği öğrencisi olarak vermem gereken birkaç sınav daha vardı.
Aynada kendime baktım ve “Ne biliyorsun ki sen?” diye sordum. Biraz
düşününce, sadece kürek kullanmayı bildiğimi farkettim.
Bunun
üzerine birşeyler öğrenmem gerektiğine karar verdim. İşte o sıralar
pazara mikrodenetleyiciler çıktı ve benim de ilgimi çekti. Fakat
1990’lardaydık, internet yoktu, soru soracak kimse yoktu, kitap yoktu,
hiç birşey yoktu.
Lisede bir öğretmen bana yardımcı oldu. Bir
miktar parayı bir şekilde biraraya getirdim ve elektronik parçalar satın
aldım. Bir bilgisayardan kablolar söktüm, bunları kestim ve tüm bir
gece boyunca küçük bir masa başında, dizlerimin üzerinde kabloları
birbirine bağlamakla uğraştım. Yaptığım karmaşık bir arapsaçıydı, ve
çalışması da imkansızdı, ama çalıştı.
Hüsnüniyetin tarihçesi
MikroElektronika
sıfırdan kuruldu. Belgrad’a geldiğimde cebimde 200 markım vardı; bu
para ile nasıl bir iş başlatabileceğimi düşündüm. MikroElektronika
isimli dergiyi başlatmaya karar verdim çünkü bir dergi, en ufak miktar
parayla başlatabileceğiniz en büyük işdir.
Reklam vermek isteyen
şirketler buldum, sonra da bir basımevine gidip sahibine, reklamlardan
para gelince, kendisine ödeme yapacağım konusunda söz verdim. Riski
göze aldı ve kabul etti. Bu kararın, hayatında vermiş olduğu en yerinde
ticari karar olduğunu söyler çünkü hala bizim basım işlerimizi
yapıyor. İşte bu nedenle MikroElektronika’nın tarihinin, bir iyi niyet
tarihi olduğunu söylerim.
Dergi yayımcılığına başladıktan sonra
ilk kitabımı yazdım. PIC mikrodenetleyiciler konusunu en açık olarak bu
kitap sunmuştur. Sırbistan’da dört basım yaptı ve 4 bin adet satıldı.
MikroElektronika daha sonra da birçok dile (İngilizce, Çince, Türkçe)
çevrilen kitaplar yayınlamaya devam etti.
Yayımcılık işiyle
birlikte ilk sistemlerimizi üretmeye başladık. Babamın garajında el
emeği ile imalat yapıyor ve günde on sistem satıyorduk.
Günün ağarmasını dört gözle beklerdim
15
mühendisimiz Balkanska’da 60 metrekare bir alanda çalışıyordu.
Yaşadığım apartman dairem şirketin bir odasıydı. On yıl boyunca her
cumartesi ve pazar günü çalıştık. Yedi yıl boyunca günde dört saat
uyudum; günün ağarmasını dört gözle beklerdim.
2005 yılında
Visegradska’da şirket için çalışma ofisi satın aldık. Çok uğraştık ve
sonucunda başardık. Fedakarlık etmeden birşey elde edemezsiniz, aksi
bir hayaldir. Bu gerçeği kavrayanlar ise her işte başarılı olurlar.
Bugün
60 çalışanımız var. 110 ülkeye (Avrupa’ya, Amerika’ya ve Japonya’ya)
300’den fazla ürün ihraç ediyoruz ve 38 ülkede distribütörümüz var.
Sürekli müşterilerimiz arasında Toshiba, Hitachi, Sony, NASA, Ferrari,
Ford, General Motors, CERN, ve Toyota bulunuyor. Her ay Google ile
toplanıyoruz. Dünyada sadece on şirket derleyici üretiyor ve
MikroElektronika bunların en büyüklerinden birisidir.
Televizyon seyretmemek, iyi bir kahvaltı, aşk yapmak
Sürekli
tekrarladığım mantram şudur: “Yeni başlayan biri iş hayatında nasıl
başarılı olur?” Öncelikle, televizyon seyretmemek gerek, çünkü çalışmak
yerine kötü haberlerle vakit kaybetmiş olursunuz. Kahvaltı yapmak
gerek, böylece tüm sabahı sıkıntı içinde, öğle yemeğini bekleyerek
geçirmemiş olursunuz. Sonuncusunun nedeni ise stres ve gerilimi
azaltması bakımından, zaten bariz.
Yönetim konusunda bildiğim
herşeyi kendi başıma öğrendim. Yöneticilik konusunda hiçbir kitap
okumadım. İşin esası organizasyonda, daha verimli, daha ucuz üretim
için çabalamakta yatıyor. Kaliteli olarak büyümek, üretimin kapsamını
genişletmek ve çalışanları sürekli geliştirmek gerekiyor. Bir kişinin
kalitesini artırırsanız, şirketin kalitesini artırmış olursunuz; tersi
ise geçerli değildir.
Şirketin durumu iyiye gidiyorsa, bunun sonucundan temizlik personeli bile faydalanmalıdır
Önemli
olan kişinin eğitim derecesi değildir; önemli olan kişinin kendisidir.
İnsanlar maaş için değil, kişiliklerinin yönlendirdiğine göre
çalışırlar. Eğer kendine has bir kişilik iseniz, gerekirse işinizde bir
dinara bile çalışırsınız.
MikroElektronika’nın istihdam
politikası bunu temel alır. Lajkovac’daki Üretim Şefim esasında bir
lastik kaynakçısıdır; eskiden konusunda en iyisiymiş, şimdi ise en iyi
Üretim Şefi, çünkü bu onun kişiliğinde var.
Bu demek değil ki
maaşlar düşük tutulmalıdır. Yılda dört defa ikramiye öderiz, 13 ve
14üncü maaş ödemelerimiz vardır, ve her şey yolunda giderse 15inci maaşı
da veririz. Bu önemlidir, çünkü ikramiyeler çoğunlukla yaratıcılık
için verilir, maaş ise herkese ödenir. Şirketin durumu iyiye gidiyorsa,
bunun sonucundan temizlik personeli bile faydalanmalıdır. Yönetici
zenginken, o yöneticinin çalışanlarının çamaşır makinesi satın alacak
parasının olmaması, ayıp bir durumdur.
İlk arabamı 38 yaşımda satın aldım. Villalarım ya da yatlarım yok. Bu şirket benim herşeyim ve bu çok önemli.
Balık tutmak beni başka çılgınlıklardan koruyor
Selimoviç’in
Kale romanında şöyle yazar: “Balıkların peşinden git, Ahmet Sabo.
Balık tutmak muazzam bir saçmalık gibi görünebilir, ve belki de
öyledir. Fakat çok büyük bir tutku haline gelir, ve böylece kişiyi
kendi çılgınlığından korur. Etrafında dünya yıkılsa da sen kımıldamadan
suya bakarsın. Dünyadaki en büyük bilgelik, insanın gerçek bir
çılgınlığı keşfetmesidir.”
Her zaman tutku dolu bir balıkçı
olmuşumdur. Haftada iki defa, geceleri, balık tutarım. Bu sırada
düşünmek ve önceliklere karar vermek için fırsat bulurum. Bu temmuz ayı
için de geçerlidir, sıcaklığın sıfırın altında 15 derece olduğu ocak
ayı için de aynıdır.
Yazın neden daha fazla insanın balık
tuttuğunu hep merak ederim. Bu insanlar aralık ya da ocak aylarında da
balıkçı kimliğinde değil midir? İşte bu, kişiliğin hikayesidir; ne
kadar şımarmış olduğumuzun, Sırbistan’ın ne zaman daha refah günleri
yakalayacağı sorusunun, hikayesidir. Gece nehir kıyısında karlar içinde
yürüyen bir ben varım, neden? Çünkü hava başkaları için çok soğuk.
Onların da üşümediği gün geldiğinde, aralık ayında Kolubara nehrinde
kalabalıkdan yer bulunmayan bir gün geldiğinde, bu ülkedeki herkes daha
refah bir durumda olacaktır.
Biljana
Biljana’m
Lajkovac’dayken lisenin en güzel kızıydı. Ben inatçı bir adamım, 15
yaşımda onun peşine düştüm, 21 yaşında ona sahip oldum. Yirmi yıl sonra
ona hala aşığım. Lena adında, sekiz yaşında bir kızımız var.
Neden daha fazla kadın programcı yok?
Bu
konuyu ne zaman aleni olarak tartışmaya çalışsam, yüzüme gözüme
bulaştırıyorum, fakat esasında çok basit bir şey. Kadınlar sürekli
programcılıkla uğraştıkları halde, neden daha fazla kadın programcı
yok? Kocası, çocukları, kreş, iş, yemek, giyecek, alışveriş, bahçe işi;
bir kadın bütün bunları bir güne sığdırmak durumunda. Evet,
programcılık bir iş, ama aynı zamanda yaratıcılık içeriyor ve bu nedenle
kadınlar için ideal bir iş, çünkü kadınların hayal gücü daha kuvvetli;
bir şeyi düşünürken başka bir şeyi yaratabiliyorlar. Ne zaman elime
fırsat geçse, devlet yetkililerine bunu anlatmışımdır: Sırbistan
kadınlara daha çok önem vermeli. Benim hayalim, daha fazla kadının
programcı olmasıdır.
İşyerimizi en kısa sürede Zemun’da bulunan
yeni bir mekana taşımak için çaba sarfediyoruz. Bu yer eskiden Belgrad
Elektronik Sanayi’sine aitmiş. Çok yatırım yaptık ama müthiş bir mekana
sahip olacağız. Bizim için büyük bir atılım olacak. Sadece klima
sistemi için bile yüzbinlerce Euro yatırım yaptık. MikroElektronika’nın
Dubai’deki otelleri aratmayan lüks bir katı olacak. Elektronik
sanayisini Belgrad’da diriltmek istiyoruz; hem bu tesisi eski şöhretine
kavuşturmak, hem de bizi takip etmeleri için başkalarını teşvik etmek
istiyoruz.
Ben kişisel olarak ne mi istiyorum? Herşeyden önce,
herkesin mümkün olduğunca mutlu olmasını istiyorum. Herkesin dört
çocuğu olması gerektiğine karar verdim! Hatta üçüncü çocuk için ayda
200 Euro, dördüncü için ayda 400 Euro ödemeye söz verdim.
Milica Stevuljevic
Not: Çevirinin hakları PicProje.org sitesine aittir.
http://www.picproje.org/index.php/topic,49887.30.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder