https://eksisozluk.com/hicbir-alanda-uzman-olmayan-insan--2396510?a=nice
herhangi bir ülke nüfusunun % bilmem kaçını oluşturan birim kitlenin, özgül kütlesidir.
bazen
hayatta hiç bir konuda uzman, bilirkişi veya profesyonel olmadığımı
düşünüyorum. bazen hiç bir şey bilmediğimi düşünüyorum. dur bi dk!
hakkaten hiç bir şey bilmiyorum galiba. hani şu, ağzına kadar tıklım
tıklım dolu olan metrobüs, e-5'te seyir halinde iken, hani olmaz ama
olur da içindeki yolcularıyla birlikte andromeda galaksisinde içinde hayat olan bir gezegene ışınlansa birden.
sonra
o gezegenin toprağına ayak bastığımız andan itibaren, yeni bir
medeniyet kuracaksak şayet, hiç bir konuda uzman olmadığım için bir
katkım da olmayacak galiba insanlığa. belki yüz veya bin yıllar sonra,
metrobüs şöförü o gezegende tekerleği bulan adam olarak anılacak, belki
yüz-bin yıllar sonra, önünde turistlerin fotoğraf çektirdiği tarihi su
kemerleri şu önümde oturan su tesisatçısı ile mimarlık öğrencisinin
eseri olacak. şu meslek lisesinde marangozluk okuyan çocuk ile ticaret
lisesinde okuyan kızın soyundan bile bilim adamları çıkacak. ya ben?
peki ben? hiç bir konuda uzman olmayan halimle ben ne olacağım lan?
kendimi efes harabelerindeki
bin yıllık merdivenlerin arasındaki çatlakta yaşayan çiçeksiz bir diken
gibi hissediyorum. bu entrydeki gizli bkz'leri bile sözlükten arayarak
buldum. ne acı! en az bir düz lise kadar dümdüzüm. mezun olduğum
fakültedeki bölümle alakalı bir iş de yapmadığım için, üniversite
bilgilerimi de unuttum. sadece sınavlar için öğrenmiştim ben onları. ama
şimdi, bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.
https://eksisozluk.com/tirt-bir-alanda-uzmanlasma-arzusu--2078295
bu uzmanlaşma hadisesi kafa yormaya değer geldi bir anda.
şimdi,
hayatta zilyon tane alan, zilyon kere zilyon tane alt başlık bir kaç
çarpım daha kere de detay var. sonsuza yakınsayan tercih sayısına rağmen
belli başlı alanları seçip öncelikli olarak onlara yoğunlaşarak onlar
üzerinde hakim olma eğiliminde olduğumuz da bi gerçek. seni beni bu
alana yönlendiren temel faktör de belli; daha önceden köşelenmiş, tercih
edilmiş, kabul görülme, iletişebilme sınırları ile çevrelenmiş alanları
tercih ediyosun haliyle. "şu müşterek alanlarımı bir oluşturayım da
sonrasına sonra bakarız" diyosun. genelde sonra bakamıyosun onlara.
ortalama akıl ile gidip ortalama bir adam olup çıkıyosun sonunda. hani
şu insan içinde iki kelime konuşamayan fizik dahileri falan var ya,
onlardan biri olma şansını tepiyosun belki de ama işte nerde sende bende
o farkındalık. bunlar bilindik mevzular. bunları geç.
ama işte
diyorum ki, keşke zamanında biri gelip bana bunları anlataydı, benim
gözümü açaydı, bana yol göstereydi, bu gittiğin yol yol değil diyeydi.
ne yapsaydı mesela? atıyorum çocukluk çağlarımda beni mahalle takımından
çıkartıp okçuluk kursuna yazdırsaydı birisi. ağlardım, "bırak beni,
takımımın bana ihtiyacı var" diye zırlardım belki ama şimdi elim iki ok
tutardı fena mı? kaç tane okçu tanıdın hayatında? okçu olmanın karizması
mahalle takımında stoper olmakla bir mi? değil işte. düşünsene,
mahallede okla gezen bi tipsin, elmayı dalından okunla indiriyosun,
yüzüklerin efendisini izlerken "o legolas önce oku tutmayı öğrensin, ok
öyle tutulmaz bi kere" şeklinde sıktığında herkes sana inanıyor. her
yüzüklerin efendisi sohbetinde akla sen gelmez misin? gelirsin. e fena
mı? alternatif maliyeti ne? mahalle maçında muz orta yapamamışsın. bu mu
kaybın?
hadi onu geçtim, mesela, ne bileyim, nanolitografi
hakkında her şeyi bilsem. bu arada hayatımda ilk kez 15 saniye önce
gördüm bu kelimeyi, biliyormuşum gibi kullanmış olmayayım. olmayayım ama
olsam keşke. bunu bir tek ben bilsem. ama bir tek de bunu bilsem. başka
bi cacıktan anlamasam. ne konuşulsa konuyu nanalitografiye çeksem. biri
bu konuya teğet geçer geçmez "bir kere o konu öyle değil, ben bu işe
yıllarımı verdim, bissaniye lütfen" diyerek sözü alsam, en az 40 dakika
nanolitografiden konuşsam. konumun adamı olsam. nasıl olur? fena olmaz
di mi?
bu uzmanlaşma hadisesi taa platon'dan beri tartışılagelen
bi mevzu, çok farklı bakış açılarını da okumuşsundur sen de mutlaka ama
olayı bu yönüyle ele alan kimseyi tanıdın mı? şahsen ben tanımadım. işte
bu da benim felsefe ve bilim dünyasına armağanım olsun. ya da yok lan
niye armağanım olsun, millet kavram bulunca akım geliştiriyor, ben niye
güzelim kavramımı heba edeyim. uzmanlaşma denilince akla gelen ilk isim
olan adam smith bu kavramı irdeledi mi? irdelemedi. o halde klasik ve
neoklasik iktisata eleştirim olsun bu kavram. "neoklasik ne de bu klasik
uzmanlaşma teorisi" adını veriyorum bu teoriye. ortada bir teori yok
gerçi ama neyse. adam smith akıllı olsun akıllı. öyle yok portekiz
şarapta uzmanlaşsın, yok ingiltere kumaş üretsin sonra değişsinler
tokuşsunlarla olmuyo bu işler.
ya bu arada tırt alan derken
okçuluk ve nanolitografi falan dedik, inşallah sözlükte bu alanların
parıldayan yıldızları, günümüzün en önemli temsilcileri falan yoktur, bu
yazıyı okumazlar. lan size demiyorum oğlum sinirlenmeyin. hele okçu
kardeşime hiç demiyorum, adresi bulup indirmesin okuyla sonra. bakın
tırtsınız demiyorum, tırtsanız diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder